Loading...
Dr. Kasım Altıntaş

PSİKOSOMATİK BOZUKLUKLAR

SOMATİZASYON

"Soma" vücut, beden anlamına gelir. "Psikosomatik" psikolojik kaynaklı bedenle ilgili bir durumu ifade eder. Psikiyatride "Psikosomatik bozukluk" bedensel yakınmalarla seyreden ancak organik bir bozukluktan kaynaklanmadığı ispatlanan, psikolojik kaynaklı olduğu düşünülen hastalıklara verilen isimdir.

"Psikosomatik hastalık" ne demektir ?

"Soma" beden; "somatizasyon" ise "bedenselleştirme" demektir. Yani, somatizasyon; yaşantımızdaki ve iç dünyamızdaki duygusal ve düşünsel çatışmaların, bedensel belirtiler, fiziksel şikayetler ve hastalıklar olarak kendini göstermesidir. İnsan; biyolojik, psikolojik, sosyal ve kültürel boyutlarıyla karmaşık bir bütündür. Ve tüm bu boyutlar gerek sağlıkta ve dengede, gerekse hastalıklarda ve problemlerde birbirleriyle sürekli bir etkileşim içindedir. Psikosomatik hastalıklar, ruhla beden arasındaki bu karşılıklı etkileşime; diğer bir deyişle duygularımız, düşüncelerimiz ve bedenimiz arasındaki karşılıklı iletişime ve yakın etkileşime işaret eden en belirgin örnektir.

Dünya genelinde yapılmış tarama ve araştırmalar, çeşitli dallardan hekimlere, özellikle de dahiliye uzmanlarına ve acil servislere başvuran hastaların % 68'inin psikosomatik hasta olduklarına işaret ediyor. Bu oran Doğu kültürlerinde ve Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde daha da yüksek oranlarda seyrediyor.

Psikiyatristlerin hastalık tanısı kriterlerini içeren DSM-4 kılavuzları bu bozukluğu şöyle tarif eder: "Belli bir süre içinde ortaya çıkan, tedavi arayışları devam eden, sosyal veya mesleki hayatının bozulmasıyla sonuçlanan birden fazla bedensel yakınmasının birlikte olmasıdır."

Psikosomatik bozukluk tanısının konması için aşağıdaki kriterler olmalıdır:

En az dört ayrı ağrı olması (baş ağrısı, karın ağrısı, kollarda bacak, sırt ağrısı...)

İki sindirim sistemi şikayeti (bulantı, şişkinlik, gebelik dışında kusma, ishal, yiyeceklerin dokunması...)

Bir cinsel fonksiyon ya da genital sistem belirtisi (adet düzensizliği, erkekte iktidarsızlık, kadında ve erkekte cinsel isteksizlik...)

Bir nörolojik belirti (denge bozukluğu, bölgesel felç veya güç azalması, yutma güçlüğü, çift görme, sağırlık, bilinç yitimi...)

Tıbbi muayene, laboratuar incelemeleri ve görüntüleme yöntemleri sonucunda saptanan bu şikayetleri açıklayacak organik bir bozukluğun olmaması,

Kişinin alkol, uyuşturucu ya da başka bir madde bağımlısı olmaması,

Psikiyatrik incelemeye olan güvensiz ve şüpheci yaklaşım.

Dünya genelinde yapılmış tarama ve araştırmalar psikosomatik bozukluğu olanların en sık dahiliye uzmanlarına ve hastahanelerin acil servislerine başvurduğunu ve bu durumun gelişmekte olan ülkelerde daha sık görüldüğünü belirtiyor. Psikosomatik hastalıkları en sık tetikleyen durum ise kayıplar ve ayrılıklardır.

Peki, kimler profesyonel psikolojik destek almalıdır?

Psikosomatik şikayetleri olan 30 yaş altı bayanlar,

Kişinin sosyal ve mesleki hayatının etkilenmeye başladığı durumlar,

Şikayetleri uzun süren ve tekrarlayanlar,

Tüm tıbbi tahlil ve araştırmalar sonucu organik hiçbir sebep bulunamayanlar,

Bulunsa da hiçbir ilaca cevap vermeyenler.

Psikolojik rahatsızlıkların tedavisine umarım toplum olarak bizler de her geçen gün daha normal bakabilmeyi başarır ve gerek halinde daha kolay destek alma şansına ulaşırız.

 

Ağrıyan bedenimiz mi yoksa ruhumuz mu ?

Hayatımızın zor ve stresli dönemlerinde ya da üzüntülü, heyecanlı ve sıkıntılı anlarında ne olur ? Ruhumuzda kopan fırtınalara paralel, bedenimizde de bir şeyler altüst olur... Mesela heyecanlanınca ya da korkunca kalbimiz daha hızlı atar. Kiminin elleri titrer, terler; kimi buz keser, donup kalır. Kimileri stresli dönemlerde şiddetli baş ağrıları çekerken, kimileri mide ağrıları, yanma, ekşime ya da bulantılarından şikayetçidir. Bazılarınınsa cildi reaksiyon verir hemen; kızarıklıklar, kaşıntılar, dökülmeler ve sivilceler kendini gösterir. Bazen söyleyemediğimiz sözler, ifade edemediğimiz kızgınlıklar ve kırgınlıklar boğazımızda düğümlenir kalır; öksürük olur, boğaz ağrısı olur, yutkunma zorluğu olur, ateş olur... Eski Türk filmlerinde, sevdiğine kavuşamadığı için ince hastalığa, ya da tıptaki adıyla tüberküloza yakalanıp yataklara düşen ve inceden inceye eriyip yiten karakterleri sanırım hepimiz hatırlarız...

Ağrıyan bedenimiz değil, ruhumuzdur aslında !

Bedensel hastalıklar, ruhsal hastalıklara göre her zaman toplumda daha fazla kabul gören, daha fazla anlayışla, hoşgörüyle ve destekle karşılanan, daha bildik daha aşina ve daha fazla ilgi uyandıran bir niteliktedir. Ruhum ağrıyor diyemeyiz de ya da dediğimizde bu duyulmaz da, bedenim ağrıyor deyiveririz... "İçim acıyor", "kırgınım" ya da "kızgınım" demektense, "kolum ağrıyor", "midem yanıyor", "ellerim uyuşuyor",  "tansiyonum yükseliyor" demek daha kolay gelir. Ama aslında ağrıyan bedenimiz değil ruhumuzdur ! İçimizdekilerin, hissettiklerimizin, yaşadıklarımızın; bedenimizde sembolik dışavurumudur hastalıklar !

Nedenleri nelerdir ?

Psikosomatik hastalıkların ortaya çıkışını tetikleyen en yaygın faktörler, kayıp ve ayrılıktır. Çaresizlik, güvensizlik ve umutsuzluk duyguları ve sıklıkla bunlara eşlik eden öfke, kin, nefret, intikam, acı, üzüntü, hayalkırıklığı, korku ve kaygı gibi bastırılmış, çözümlenmemiş ve ifade bulamamış duygular, somatizasyona neden olan başlıca unsurlardır.

Kimlerde daha sık rastlanır ?

Duygu ve düşüncesini dışarıya yansıtmakta ve ifade etmekte zorlanan, "hayır" diyemeyen, sınır koymakta güçlük çeken, kaygılı ve güvensiz kişilerde daha sıklıkla rastlanır. Yani diğer bir deyişle kişi; diliyle, sözel ve davranışsal iletişimle ve benliğiyle ifade edemediği şeyleri  bedeni ve bedeninde "yarattığı" hastalıklarla dışavurur ! Somatizasyona, kadınlarda erkeklere oranla daha sıklıkla rastlanır.

Hayatımızın hangi döneminde, vücudumuzun neresinde nasıl bir hastalık oluştuğu çok da tesadüf değildir. Herhangi bir hastalığın neden şimdi ve burada ortaya çıktığı ve hastalığın vücudun hangi bölümünde, nerede, nasıl bir etki yaratarak ortaya çıktığı kesinlikle bir rastlantı değildir, bilakis kişinin içinde bulunduğu hayata, içsel çatışmalarına ve duygularına ve tepkilerine dair son derece sembolik anlamlar taşır.

Kelimelere dökemediğimiz, ifade edemediğimiz sıkıntılar, üzüntüler, kırgınlıklar, kızgınlıklar, kayıplar, acılar, kaygılar ve korkular bazen bedenimizde bir ağrı, bir uyuşma, bir kist, bir tümör ya da bir hastalık olarak dışavurum bulur.

Somatizasyon söz konusu olduğunda; yapılan medikal muayene, tahlil ve tetkikler; kişinin yaşadığı bedensel belirtileri açıklayabilecek organik ya da fiziksel herhangi bir etkenin olmadığını ortaya koyar çoğunlukla... Bu hastalar genellikle hastanelerin acil servislerine ve özellikle de dahiliye, jinekoloji ve üroloji uzmanlarına sık sık gitmelerine ve tekrar tekrar tahlil ve tetkiklerden geçmelerine ve hatta bazen ilaç kullanmalarına karşın bedensel şikayetleri azalmadığı ve geçmediği gibi, sebebi de tam olarak açıklanamamaktadır. Ve genellikle de "psikolojik kökenli" olarak açıklama bulan hastalar, psikolog ya da psikiyatrlara yönlendirilmektedir...

Psikosomatik şikayetlere çoğu zaman başka bir psikolojik ya da psikiyatrik problem de eşlik eder. Depresyon, genel kaygı, panik atak ve cinsel işlev bozuklukları somatizasyonla birlikte görülen yaygın durumlardır.

Profesyonel psikolojik desteğe ne zaman başvurulmalı ?

30 yaşın altında başlayan, Tekrarlayan ve uzun süren,  Tıbbi tahlil, tetkik ve değerlendirmelere rağmen organik ya da fiziksel bir neden saptanamayan, Saptansa da uygulanan ilaç ve tedavilerin cevap vermediği, Kişinin günlük yaşam kalitesini, sosyal, ilişkisel ve mesleki uyumunu sekteye uğratan bedensel şikayetlerin bulunması durumunda psikolojik ve psikiyatrik bir değerlendirme gerekli ve faydalı olur.

 

AKUPUNKTUR TEDAVİSİ

Yaşamımızın kontrolü ilk olarak düşüncelerimizin, duygularımızın ve kelimelerimizin kontrolünden geçer. Aklımızdan geçen düşünceler ve sürekli kendi kendimize kurduğumuz cümleler, iletişim ve ilişkilerimizde kendimizi ifade ederken seçtiğimiz kelimeler doğrudan ve dolaylı olarak gerek bedenimizi ve sağlığımızı; gerekse ilişkilerimizi, deneyimlerimizi ve yaşamımızı belirgin derecede etkiler.Bu süreçte ortaya çıkabilen olumsuz etkiler akupunktur seansları ile ortadan kaldırılabilir.Olumlu düşüncenin beyinde kimyasal süreç olarak yeniden düzenlenmesine yardımcı olur.Özel akupunktur noktalarına yapılan uygulamalarla gerek duygu durumu, gerekse bedensel fonksiyonların sağlıklı çalışması temin edilir.